Ayn-ür Rıza

Ne zaman defterime yazdım bilmiyorum, bugün defterimi karıştırırken okuyuverdim,ismini bilmediğim birinin yazısını not almışım, diğer yazılarını da sık sık okurum.

İnsanın halet-i ruhuyla sürekli bir mücadelesi vardır. Bazen lehimize bazen aleyhimize. Bazen münzevilik çöker üstümüze, sıyrılmak istersin, kendinle kalmak istersin, anlaşılmadığın için kendini anlamak istersin.. 
Bu huzur veriyor insana, bir şeylerin gerçek kaidesi hakkında fikir verebiliyor.
Bazen de acı oluyor, zaman sanki hiç gitmiyor,aklındaki düşünceler seni bir karadeliğin içine çekiyor sanki..

Bu insanın doğasında mı var bilmiyorum, liseden beridir yaşadığım bir şey, ne zaman kendimle yalnız kalsam bir mahkemede buluyorum sanki kendimi.. 
Kafamda bazı düşünceler sanık oluyor,bazıları delil..
Olaya hangi gözlerle bakacağız, bakışımız bir mi olmalı,
Başka ne anlamlar yüklemeliyiz..
Bir çözüm var mı acaba?

Osman Ziya Saba'nın bir dörtlüğü güzel tevafuk etti bu konuda

Artık yaşamak için herkesten kaçacağız,
Dünya bize verecek yalnız güzellikleri,
Yalnız, semalarından dökecek ruhumuza,
Geceler mehtapları ve gündüzler seheri..

Aldığım notlardan biraz buraya eklemek istedim

'Bu gece biraz konuşmak istiyorum...
Karanlıkla,
Yalnızlıkla,
Yanan fersiz mumumla...'

"İnsanlara kendimi anlatmaya çalışmaktan yoruldum, 
niyetimin kötü olmadığını, 
kasten yapmadığımı, 
hata yaptığımı anladığımda pişman olduğumu, 
benimde herkes gibi yanlış yapabileceğimi, 
elimden gelmediğini 
mecbur olduğumu,
Benimde duygularımın olduğunu,
inanın anlatmaktan yoruldum.
ve şimdi anlatmayı bırakıyor, susuyorum..

Herkes evet evet herkes, yanlızca bir benlik içinde yüzmekte, hiç kimse, bir diğer cân ne hisseder, 
ne düşünür, 
üzülür mü, 
acı mı çekiyor ? düşünmemekte...

Birbirimize ne kadar zarar veriyoruz farkında mısınız ?

Oysa bir zamanlar beni en iyi o anlar dediğiniz kişi dahi sizi, anlayamamışsa.. 
Var mıdır acep bir çaresi, bu debelenip durduğum hayat girdabından beni çıkmaya mâlik...
Elim kolum kırık, 
geç açtım, erken soluyorum !
ve ben bu gidişi durduramıyorum...

evet bekledim, evet hiçbir insanın bir insanı beklemediği kadar bekledim. 
benim yüreğim temiz, 
hatalarım olsa da diyebilirimki sana; 
ben en saf halimle severim, 
severdim seni, 
sever idim, 

bak şimdi 'l Amin Maalofun Doğunun Limanları" kitabını açtım okudum, okudum
ve bir noktaya gelince kalbimle satırlara dokundum 
beni en iyi o anladı bugün 
ve satırlar sûrete büründü 
onu gördüm ,
beni ayakta dipdiri tutan, son umut kırıntısını...

Gelmemenin bir vakti yoktur.
İnsan coşkuyla beklerken ne kadar zaman geçerse, o büyük günün yaklaştığına o kadar inanır.
Bir yıl mı geçmiş?
Ne yapalım dersiniz, hazırlanması en az bir yıl sürerdi zaten.
İki yıl mı geçmiş?
Gelmesinin eli kulağındadır."

Bir şeyler yazmak istedim, tek seferde yazıp yayınlayacağım, geriye dönüp kontrol etmeyeceğim, bir tutarsızlık varsa affola

Vesselam🤗


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gör ve Bak

Hisseyab

Sessizlik